top of page

Sesini Duyurma Korkusu & Kadınlar

Şifacı yanını, yeteneğini kabullenip ortaya koymak. Yargılanmaktan, başarısız olmaktan korkmadan... Bu yazının konusu bu. Hangimiz hayallerimizin hayatımızı idame etmeye yeterli olacağından endişelenip adım atmadık? Veya yetersiz olduğumuzu hissedip sesimizi ifade etmekten korkmadık? Utanç ve güvensizlik, yetersizlik ile isteklerimizi erteledik? Bu korku sadece küçüklüğümüze mi ait yoksa aslında hiç görmediğimiz bilge kadınların yaşadıklarının enerjetik olarak korkusunu mu yaşıyoruz?


Ne zaman toplumda ve dünyada bir olay olsa, farkında olmasak dahi, bedenimizde, enerji alanımızda bu olayın etkilerini yaşarız. Kelebek etkisi gibi, başkalarının yaşadığı hiçbir şeyden ayrı değilizdir. Kendi hayatımız düzende ve güvende diye düşünsek dahi, başka bir yerde olan olay bizlere de aittir bir miktar.


Kadınların cadı olarak Ortaçağ'da yok edilmesinin üç sebebi varmış; kadınların bir araya gelmesi, şifa sanatlarını (bitkiler gibi) pratik etmek ve paylaşmak, evlilik dışı cinsellikte erkek değil de kadının cezalandırılması... Bu üç sebepten dolayı yok edilen birçok insan olmuş. Daha sonra kadınlar bilge kadın özelliklerini, toprak ile bağ kurma, şifacı özelliklerini geri plana atmışlar. Kendi fikilerini, bilgeliklerini ortaya koymaktan korkmuşlar. Ne de olsa artık gerçekten ölüm kalım meselesi olmuş bu. 1970'lerde erkeklere eşit olduklarını kanıtlamak için daha çok görev almışlar üstlerine, daha çok para kazanmak, iş hayatında daha aktif olmak gibi.. Moda trendleri değişmiş, kadın hatlarını değil, güçlü erkek görüntüsü destekleyen kıyafetler üretilmiş kadınlara... Bu sefer de onları dişi yapan özelliklerini kaybetmeye başlamışlar. Dişi olmak, hislerini ifade etmek ve şifacı yanını ortaya koymak, kendinle ilgili arayışta olmak artık "trend" değil, zayıflıkmış.


Hatta bu günlere kadar, kendiyle ilgili arayışta olan insanlar ötekileştirildi bazı gruplar tarafından. Bir kadının erdemli olması ne kadar bildiğine, ne kadar hissettiğine değil, ne kadar güzel ve zengin olduğu ile eşdeğer oldu. Bu yüzden belki altın değerindeki fikirlerimizi, duygularımızı saklar hale geldik. Bu satırları okurken, umarım içinizde uyanan o derinde kalan bilgeliğin uyandığını hissediyorsunuzdur. Bu ayıp değil, bu utanç verici değil... Aksine birkaç sene içerisinde göreceğiz ki; dünyadaki en değerli bilgiler içimizdeki bu gücü uyandırmaktan gelecek, bu bilgiler ekonomiyi değiştirecek ve yeni bir yaşama şekli yaratacak.


Bu yazıyı yazma sebebim aslında erkeklerle bir yarışa girmek, yada patriark sistemden ötürü onları suçlamak değil. Çünkü onlar da bu sistem içerisinde aslında mağdur oluyorlar. Bizler kendi hediyelerimize kavuştukça-parladıkça, yıkıcı olarak yorumlanan, kadın yada erkek olarak bir tarafı aşağıda tutan sistemler de çökecektir. Bilinç şu an da hiç olmadığı kadar yüksek.


Bugünden kendi yeteneğini sahiplenmeye başlamaya izinin var.

Bu izni kendine verecek kişi sensin.

Sevgilerle,

211 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page